Türk basını neden desteklenmeli

Türk basını neden desteklenmeli

Avrupa'lı Türklerin gözü kulağı olan Türk basını yani medyası ne yazık ki, istenilen güce bir türlü erişemedi. Gerek Türkiye'de büyük tirajı olan gazeteler, gerekse de orta tiraja sahip olan gazeteler, Avrupa piyasasında bir ara yükselseler de uzun vadede bir türlü tutunamadılar. Avrupa ülkelerinde 5 milyon Türk vatandaşının olduğunu düşünürsek, bir de Avrupa baskılarını gözönünde bulundurursak hedefin çok gerisinde olduğu hemen anlaşılıyor. Avrupa'da baskı yapan gazetelerin birer birer adlarını yazmaya gerek yok. Bu gazetelerin tekrar Avrupa piyasasından nasıl geri çekildiklerini üzülerek seyrettik. Peki, burada sorumlu mu aramak lazım. Sorumluluksa bu hem gazetelerin patronlarında, hem de Avrupa'daki vatandaşların Türk gazetelerine gereken ilgiyi ve desteği vermemelerinden kaynaklanıyor. Bunlar işin ayrıntıları. Asıl mesele ise. Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızın seslerinin nasıl duyurulacağıdır.

Avrupa'da yayın yapan birçok yerel Türk basını mevcut. Peki bu haftalık yada aylık yayın yapan Türk gazetelerinin maddi yönden durumları ne halde? Gelirleri sadece reklama bağlı olan bu gazetelerin de gelecekleri sadece reklam alıp alamayacaklarına bağlı. Birkaç ay veya birkaç sene düzenli olarak yayın yapan birçok gazete ne var ki reklam gelirleri kesilince gelecek sayıları da çıkaramayarak yayın hayatını sona erdirmek durumunda kalan birçok gazete hatırlıyorum. Üstelik elemanları olarak görünen muhabirlerine de masrafları dahi ödenmiyor. Yani elemanlar da fahri olarak hizmet ettikleri halde yayınlarını sürdüremeyen yayın organları Avrupa'lı Türklerin seslerini duyurmak için çaba sarfediyorlar.

Bir toplumun asimile olması için dilini unutması yeter. Eğer; haber kaynaklarımız olmazsa ülkemizle olan bağımız, içinde yaşadığımız ülkenin içinde neler olup bittiğini, bölgemizdeki ve çevremizdeki gelişmeleri nasıl takip edeceğiz. Bizim iyiliğimize ve aleyhimize olan haberleri nasıl duyarız. Bunlar ancak okuyarak ve Türkçenin yaşatılmasıyla mümkün. Türkçe okuyamayan, konuşamayan ve yazamayan bir toplumun asimile olması kaçınılmaz.

Diyeceksiniz ki; Alman yayın organlarından haberleri takip edebiliriz. Elbette takip edilecek. Buna kimsenin itirazı da olamaz. Fakat, bundan önceki bazı olayları (tarafsız yazanları kastetmiyorum) kendi bakış açılarından nasıl değerlendirdiklerini de hepimiz biliyoruz. Hangi olaylar olduğunu saymaya kalksak satırlarımız buna yetmez. Bir Türk vatandaşı bir Alman vatandaşına yumruk atsa onu gündemden düşürmeyen, lakin, bir Alman vatandaşı bir Türk vatandaşını öldüresiye dövse, yaralasa, hatta ölümüne sebebiyet verse; bunu görmezlikten gelen basın yayına mı güvenelim? Son olarak Köln'de Gizem Peker adlı 20 yaşındaki üniversite öğrencisi, Alman arkadaşı tarafından 18 yerinden bıçak darbesiyle öldürüldü. HangiAlman basını bu olayı gündeme taşıdı? Hatta Gizem Peker'in Türk asıllı olduğunu hangi basın yazdı. Cinayet haberi Anadolu Ajansında çıkınca kamuoyu öyle duydu. Hatta cenaze namazına hangi Alman basını katılarak haber yapma gereği duydu?

Kanal Avrupa TV, Gizem olayını bir açık oturumda gündeme getirerek Alman basınının tutumunu eleştirdi.

Bir de Köln Keupstr. olayı var ki, bu durumu da yine ancak Türk basını kamuoyuna detaylı olarak yansıtır. Bir Türk genci, hainlerin saldırısına uğruyor, bütün esnaf seyirci kalıyor. Saldırganlar olay yerini terk etmişler, ondan sonra çevredeki esnaflar, otomobilin içindeki yaralı gence yardımcı olmaya geliyorlar. Neymiş efendim 'herşey 90 saniye içinde olup bitmiş.' Peki; esnafın saldırıyı yapanlara karşı mağduru korumaya yönelik bir tavrı oldu mu?

Basın yayın kuruluşları, millet ve din ayırımı yaparak haber yapmamalı.  Biz basın mensupları için hak kiminse haklı odur. Haksız da kimse ona da kanun hüküm versin diyerek haber yapmalıyız.

Buradaki Türk vatandaşları, Türk sivil toplum kuruluşları ve Türk işadamları da, Türk medyasının kalıcı olmasına yardımcı olmalı. Türk kökenli vatandaşlar evlerine günlük bir Türkçe gazete alarak, sivil toplum kuruluşları da vatandaşları aboneliğe teşvik ederek, yaptıkları faaliyetlerin gazeteler ve dergilerde yayınlanmasını sağlayarak. Türk medyası olmazsa bizim sesimizi kim duyuracak diye sormalılar. İşadamları da maddi olarak destek vererek kalıcı bir Türk medyasının devamını sağlamak için kolları sıvamalılar.

Türk medyası kültür, sanat, olayları tarafsız olarak ve Türkçe'ye katkı olarak değerlendirilmeli. Yerel Türk basını yeniden yapılanma ile Avrupa'da kalıcı olarak yayın yapmanın plan ve projelerini hayata geçirmeli. Günü birlik hesaplarla bu işin yürüyemeyeceği ortada.

Türkçe açısından da konuyu değerlendirmek gerekir. Türk basınının güçlü olması Türkçe için de bir zenginliktir. Türk yetkililer de bu konuyu detaylı bir şekilde değerlendirmeliler.

Gelecek yazımda buluşmak dileğiyle kalın sağlıcakla...

Gülseven Halı: Avrupa'nın Çeşitli Ülkelerinde Camilere Renk Katıyor
Önceki Gülseven Halı: Avrupa'nın Çeşitli Ülkelerinde Camilere Renk Katıyor
2016 senesine merhaba derken
Sonraki 2016 senesine merhaba derken