Sıla Özleminin Ardından

Sıla Özleminin Ardından

Değerli okuyucularım,

hatırlayacağınız gibi bundan önceki yazımda Almanya'dan Türkiye'ye gidecek olan vatandaşlarımızın yaz tatilinde uçak bilet fiyatlarının yüksek olmasından dolayı köşe yazımı sizlerle paylaşmıştım.

Öyle yada böyle bir yaz tatilini de memlekette geçirenler oldu. Bir kısmımız uçakla bazılarımız da otomobille ailemizle birlikte tatil yaptık. Özellikle otomobille seyahat edenlerin yollarda çektikleri sıkıntıları duydukça izine mi gidiliyor yoksa çile çekmeye mi diye de insanın aklına geliyor. Uçak yolculuğu pahalıya malolmasına rağmen oldukça rahat geçiyor. Artık hepimiz  2. vatanımız olan Almanya'ya geri döndük. Şimdi herşey olduğu gibi normale döndü; yani işimizin başına geçtk, çocuklarımız okullarına başladılar.

Şimdi gelelim Türkiye'deki izlenimlerimize, anavatandaki yakınlarımızla, komşularımızla ve tanıdıklarımızla olan bağlarımızın nasıl olduğuna. Bu konuyu şahsen yaşadığım izlenimlerin yanında, çevremdeki olan komşular ve yakın dostlarımla da konuşarak kaleme aldım. Zaten Türkiye'den havaalanından çıktıktan sonra bir 'Almancı' sözü alıp başını gidiyor. Bu tabir yıllardan bu yana böyleydi ve hep devam ediyor. Türkiye'dekilerin ilk sordukları soru 'Almancımısın.' Biz her ne kadar bu soruya cevap vermek istemesek de ne kadar 'hayır ben Almancı değilim' desek de onlar bizim yurtdışından geldiğimizi hem de çok iyi biliyorlar. Bilmelerinde bir sakınca yok da, yapılan farklı muamale insanı sıkıntıya sokuyor. Yani Türkiye'de yaşayanlara farklı, Almancılara farklı muamele. Nasıl farklı muamele diye aklımıza gelenlerin bazılarından örnek verecek olursak; halen çoğu esnaf etiketle ürünlerini satmaya birtürlü yanaşmıyorlar. Kendileri bir fiyat uydurmuşlar, gerçek değerinin bilmem kaç katını söylüyorlar. Bu ürünün etiketi nerede diye sorduğunuzda ise adeta esnaf çılgına dönüyor. Bu tür olaylarla karşılaşmamak için en iyisi belirli ve fiyat ekiketi üzerinde olan mağazalarından alışveriş yapmak. Bu durumlar düzeltilebiir de en önemlisi de, Türkiye'deki yakın akrabalarımızla olan soğukluk gerçekten düşündrücü. Nasıl ki, bir yığın özlemle birkaç yılda bir anavatana gidiyorsun en yakın çevrendekilerden gereken ilgi ve alakayı göremiyorsun. Acaba bu durum birkaç kişinin mi başına geliyor diye düşündüm. Bu durumu bu sene memleketimizde izin yapan çok sayıda tanıdıklarıma da sordum. Aldığım cevap maalesef hep birbirine benziyor. Yani Türkiye'deki yakınlarımızla aramızdaki bağın gittikçe zayıfladığı yönünde olduğuna dair görüşler oldu. Bunun nedenlerinin de 1. nesil büyüklerimizden bekledikleri maddi yardımın artık yeni nesillerden olmaması, evlilik yoluyla Türkiye'den gelmelerin asgariye inmesine bağlanıyor. Büyüklerimden hatırlıyorum; Almanya'dan gelenlerin evleri birkaç hafta süresince dolup taşardı. İster akraba olsun, ister komşu yada tanıdık hep eve hoş geldine gelirlerdi. Şimdi ise en yakının olan akrabaların ya alışverişde, ya çarşıda veya pazarda karşılaşırsa bir hoş geldin diyorlar. Karşılaşmayınca bizçok akrabayı da ne yazıkki göremeden tekrar dönüp geliniyor. O eski 'Almancılarla' bugünün 'Almancılarını' düşününce nelerin nasıl değiştiği hemen anlaşılıyor. Çocuklarımıza anavatanla bağlarını koparmamaları konusunda çok hassas davranmalıyız. Onların sevdikleri yerleri tercih ederek iyi bir tatil yapmalarını sağlayarak cennet vatanımızı sevdirmenin yollarını araştıralım. Kendi zevklerimizle çocuklarımızın zevklerinin aynı olmadığını kabul edelim. Bizler Türkiyemizdeki hayat şartlarına kısa zamanda uyum sağlayabiliriz. Fakat, çocuklarımızdan aynısını bekleyemeyiz. Bu durumları gözönünde bulundurarak çocuklarımıza güzel ülkemizi sevdirerek bağlarının sürekli olmalarını sağlayalım.
 
Gelecek yazımda buluşmak dileğiyle kalın sağlıcakla.

Batı Trakya'dan başlayan fırtınalı hayat
Önceki Batı Trakya'dan başlayan fırtınalı hayat
Avrupalı Türkler yine kaderleriyle başbaşa bırakıldı
Sonraki Avrupalı Türkler yine kaderleriyle başbaşa bırakıldı