Oğul ve Çocuk

Oğul ve Çocuk

Oğul! En günahsız olduğun anda yalvardım ben seni yoktan varedene... Kokunu içime çekememiştim henüz. O minnacık ellerine dokunamamış, gözlerinin masumiyetine bakamamıştım ben senin. Belki dermansız bu sesim sana ulaşamıyordu, lakin benim ruhumu parçalayarak semaya doğru yol alıyordu.

Oğul! Benim yakarışım kendi günahkar gönlümün masumane bir duasıydı sadece. Senden uzak bir diyarda, sana hasret duyan bir özlemdi. ''Senden gelecek olan her şeye razı olmaktı. Bir daha isyan etmeden bütün kederini, kendi varlığımda taşımayı kabullenmekti. Sana susamışlığımın, günahsızlığının, masumiyetinin esaretine kapılmaktı, zamanın beni senin esaretinden çalıp yeniden kendine tutsak edeceğini bilmeden hem de''.

Oğul! yürür oldun, konuşur, gezer, güler oldun; günler, aylar, yıllar sonra. Derken ben sözümü unutur oldum belki de hayasızca. Sen masumiyetine masumiyet kattın, çocukluğuna adım attın. Yeri geldi sordun, sorguladın, ''Seviyor musun beni baba'' dedin, sevdin, okşadın. Büyümek istedin, ''büyük oldum'' dedin. Baktın, sonra '' ben çocuğum'' dedin. Şimdi hala hatırlar gibiyim; suya ''çika'', babaya ''veve'' dediğini. Ve şimdi yine hala anar gibiyim; ''çocuklar yaramazlık yapar, oyuncakları dağıtır, büyükler sever'' dediğini ve hala anar gibiyim zihnin yeni bir fikirle dolduğunda ''fikrim geldi'' deyişini. Biliyor musun Oğul! Sen hiç yaramazlık yapmadın, bu çıkar dünyasında zalime karşı büyük, günaha karşı çok küçüktün ve hep öyle kaldın....

Çocuk! Çok küçüktün sen henüz, minnacık yüreğinle dünyaları kucaklayacak ve gülücüklerinle merhamet kıvılcımları saçacaktın nasır bağlamış nice sinelere. Lakin sisli bir sabahın seher vaktinde kopardılar seni hayattan. Ruhun, göklerin derinliklerine doğru kanatlanırken, insana derin bir hüzün yaşatıyordu henüz solmamış bedenin. Denizin serin suları ıslatsa ve üşütse de bedenini, sahilin sana mezar olan kumsallarına uzanmış o masumane varlığın, kor ateş olup düşüyordu merhameti ve şefkati çoktan unutmuş bizlerin yüreğine.

Çocuk! Ne hayallerin vardı senin, halbuki daha hayalin ne olduğunu bile bilmezken. Belki, yüreğinde kopan fırtınaları sona erdirecek keşfi yapacaktın. Merhametten yoksun kalmış dünyaya, belki yeniden merhameti aşılayacaktın. Belki dar sokaklarında memleketinin, en meşhur futbolculara özenip top oynayacak, en büyük başarıları kazanmak için hayaller kuracaktın. Mahallenin köşesine kurulmuş dönme dolaba binecek, yoldan geçen dondurmacıdan soğuk bir dondurma yiyecek, mahalle dükkanından renkli, benekli topu alabilmek için paralar biriktirecektin. Uzak diyarlara gitmenin hayalini kurarken, oralarda yeni arkadaşlıklar kuracak, çok iyi bir eğitim alacaktın. İşin olacaktı, ev araba alacak, evlenecek, çocukların olacak, babana para gönderecek, fakirlere yardım edecek, her zaman mazlumun yanında olacaktın. Artık savaş olmasın diye mücadele edecek, soğuk dalgaların yüreğini nasıl üşüttüğünü hatırlayarak başka çocuklar üşümesin diye mücadele edecektin....

Çocuk! Hayallerine kavuşamadın belki sen. Belki sana sunulan bir hayata mahkum edilmek istendin. Yollara düştün, gurbet kelimesinin ne olduğunu öğrenmeden onu yaşar oldun tüm benliğinle. Kendinden kaçan insanların esaretlerine ortak oldun. Dünyayı pay edenlerin senin vatanını, arkadaşlarını, aileni ve ruhunu, hayallerini dahi nasıl paylaştıklarını ve bunu yaparken bile kan döküp zulme başvurduklarını en derinden hissettin ve yaşadın. Merhamette birleşemeyenlerin, başkalarının hayatlarını sonlandırmada, hayalerini yok etmede nasıl birleştiklerini gördün. Senden vatanını, onun zenginliklerini alırlarken, sana nasıl bir son hazırladıklarını varlığınla gösterdin bizlere. Zulme karşı haykıramayanların, mazluma karşı seslerinin ne kadar gür çıktığını o minnacık yüreğine saldıkları ölüm dalgalarıyla gösterdin bize.

Çocuk! Seni sığdıramadılar kendi büyük dünyalarına. O boğulduğun soğuk suların derinliklerinde yaşayan bir balina kadar dahi sahiplenemediler seni. Bir ağaç için kopardıkları kıyameti, senin cansız bedenin için dahi koparamadılar. Hayallerini çaldıkları gibi, yokluğunu dahi çaldılar senin, alay eder oldular, kendi kötü dünyalarının baş köşesindeki karikatürlerine malzeme yaptılar seni.

Çocuk! Bir babanın ellerinden kayıp gittiğin o soğuk seher vaktinde sahile vuran sadece senin cansız bedenindi, oysa bizim ise insanlığımızdı orada boğulan ve kıyıya vuran...

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Terörü öyle ya da böyle yok edeceğiz, kararlıyız
Önceki Cumhurbaşkanı Erdoğan: Terörü öyle ya da böyle yok edeceğiz, kararlıyız
Bırakın da tarihçiler karar versin!!!
Sonraki Bırakın da tarihçiler karar versin!!!