NSU’da şüpheli ölümler bitmek bilmiyor

NSU’da şüpheli ölümler bitmek bilmiyor

NSU olayları ile ilgili sorular geliştirmek ve kaygıları dile getirmek için komplo teorisyeni olmak gerekmiyor. Sadece NSU davası değil, bütün bu ‘‘NSU-Yapılanması‘‘ gittikçe maskaralığa dönüşüyor. Daha önce, NSU zanlısı Beate Zschäpe’nin ‘‘kamsamlı itirafı‘‘ sabun köpüğü gibi patladı. Zschäpe bir kaç hafta evvel yazılı olarak yaptığı açıklamada, bütün suçu Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos’un üzerine yıktı. Ancak onlar artık herhangi bir soruya cevap veremiyorlar, zira resmi tutanaklara göre 4 Kasım 2011’de Eisenach kentinde intihar ettikleri tespit edilmiştir.

 

Bununla birlikte en az bir cinayette iç istihbarat kurumu olan Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın bir çalışanının – ne tesadüftür ki – olay yerinde bulunduğu ve hiçbir şeyden haberinin olmadığı da söyleniyor. Ayrıca birçok tanığın zihinsel dirayeti de, bu kişilerin normal hayatta göstermeleri gereken performansın çok altında. Nedense bunlar, çoğu zaman unutkanlıktan şikayet ederek, mahkemede sorulan sorulara konuları hatırlamada sorun yaşadıkları gerekçesiyle cevap veremiyorlar. Bu dava artık kokmaya başladı. Ülkede yaşayan birçok insan, özellikle de Almanya’daki Türk toplumu ile birlikte dava takipçileri ve kurban avukatları resmi ifadelere kuşku ile yaklaşıyorlar.

 

‘‘Taz‘‘ Gazetesi’nin haberine göre, ’’NSU-Yapılanması’’ hakkında muhtemel bilgilere sahip Sascha W. 8 Şubat 2016‘da ölü olarak bulundu. Sascha W. Melisa M.‘nin nişanlısıydı. Melisa M. ise 2015’de şüpheli bir şekilde 20 yaşında akciğer embolisinden ölmüştü. Daha da garip olan, Melisa’nın eski erkek arkadaşı Florian H. Eylül 2013’de sözde intihar etmişti. Hem Florian H. hem de Melisa M. Irkçı NSU terör örgütü tarafından Heilbronn‘da öldürülen polis memuru Michèle  Kiesewetter‘in zanlı katili hakkında ifade vermeleri bekleniyordu. Ancak Florian H., Baden-Württemberg Eyalet Kriminal Dairesi’ne ifade vereceği gün arabasında yanmış bir şekilde bulunmuştu. Florian‘ın ‘‘aşk‘‘ nedeninden canına kıydığı söylenmişti. Bunun yanında geçtiğimiz aylarda başka önemli tanıklar tuhaf şekilde can verdiler. Ölenlerden birisi Thomas R. idi. Kod adı ‘‘Corelli‘‘ olan Thomas R., iç istihbarat teşkilatına muhbirlik yapıyordu ve Paderborn yakınlarında ki evinde ölü olarak bulundu. ‘‘Tanık koruma programında‘‘ bulunan ve isminin NSU üyelerinden Uwe Mundlos’un adres listesinde bulunan 39 yaşındaki bir muhbirin ölümü, ister istemez soru işaretlerinin oluşmasına sebep olmuyor değil. Thomas R.‘nin ölüm sebebine resmi olarak ‘‘gizli diyabet‘‘ denilmişti. 2009 da, yani ‘‘NSU-Sistemi‘‘ daha açığa çıkmadan önce, Arthur C.‘nin yanmış cesedi bulunmuştu. ‘‘Taz‘‘ Gazetesi’nin haberine göre bu isim de Kieswetter cinayeti dosyalarında yer almaktaydı.

 

NSU çevresinde bulunan insanlar, oransız bir biçimde ani ‘‘hastalık‘‘, ‘‘kül olma‘‘ veya ‘‘intihar‘‘ nedeninden ölüyor. NSU’nun ana zanlıları olan Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın da resmi açıklamalara göre intihar ettikleri söyleniyor. Ancak, silah uzmanı Siegmund Mittag bir süre önce Mundlos ve Böhnhardt’ın ölümünde şüphelerin bulunduğunu dile getirmişti. Haftalık ‘‘Focus‘‘ Dergisi konu hakkında Mittag’ın ifadelerine yer veriyordu: ‘‘Mittag, Mundlos ve Böhnhardt’ın ölü bulundukları karavanın içinde yere saçılan mermi kovanlarına ve orada bulunan ve başka bir kişiye ait DNA izine dikkat çekti. Silah uzmanı bununla birlikte bazı tanıkların karavanda üçüncü bir kişinin bulunduğunu söylediklerini bildirdi. Mittag, bu nedenden dolayı polisin intihar tezini ‚imkansız‘ olarak değerlendirdi.‘‘ 

 

Bazı gazeteler önemli tanıkların bu ani ölümlerinden sonra şaşkınlıkla tepki gösterdiler. ‘‘Süddeutsche Zeitung‘‘ konuyu ‘‘siyasi bir olay‘‘ olarak yansıttı. ‘‘Berliner Zeitung‘‘ ise ‘‘Aydınlatma yerine sürekli yeni sorular‘‘ başlığı attı. En etkili başlığı ise ‘‘Taz‘‘ kullandı: ‘‘Olağanüstü hal ülkesi – NSU cinayetlerinin aydınlatılmaması Federal Almanya’da ‘derin devletin‘ - parlamentodaki yardımcıları ile - nasıl çalıştığını gösteriyor‘‘. Micha Brumlik ve Hajo Funke bu yazıda şöyle konuşuyorlar: ‘‘Gerçekten uzun zamandır katliamcı ve ırkçı NSU olaylarının yavaş yavaş bir devlet krizine doğru ilerlediği izlenimi oluşmaktadır.‘‘ 

 

Hukuk devletine olan güven ve Merkel’in sözü

 

Eğer durum gerçekten Brumlik ve Funke’nin dediği düzeye gelmiş ise, o zaman özgürlükçü-demokratik temel düzenimiz için endişe duymamız ve kendimize şu soruyu yöneltmemiz gerekiyor: ’’Bizim temsilcilerimizin ve özgürlük, hukuk devleti ve demokrasi gibi bizler için en önemli kazanımların koruyucularının bir kısmı kusursuz ve özenli çalıştılar mı ve çalışyorlar mı?’’ Başka türlü sormak gerekirse: ’’Resmi mercilerin bir kısmı kendilerini bağımsız hale getirerek antidemokratik bir güç oldularsa bu büyük bir ayıp; Açığa çıktıktan sonra da herşeyin üzerini kapatmak istediyseler bu daha da büyük bir ayıp değilmidir?’’. 

 

Thüringen Eyaleti NSU araştırma komisyonu, bu skandal için sadece ‘‘başarısızlık‘‘ kavramını değil, ‘‘kasıtlı sabotaj şüphesi‘‘ kavramını kullanmıştır. Böyle birşeyin oluşması için, birçok ‘‘çarkın‘‘ birbirine girmiş ve olağanüstü ‘‘tesadüfler‘‘ yaşanmış olması gerekmektedir. Bu yüzden kanaatimizce bazı resmi makamlar, özellikle siyaset ve adalet makamlarının bir kısmına yönelik kayıp olan güvenin tekrar geri kazanılması da şarttır. Bu gereklidir. Aynı şekilde ’’NSU-Yapılanması’’nın tamamıyla ve şartsız bir şekilde açığa kavuşturulmasının gerekliliği gibi. 

 

6 Mayıs 2013’den beri devam eden NSU davası artık 270. duruşmaya vardı ve gittikçe uzamaktadır. Dava ne kadar uzadıkça tesadüflerin, intiharların ve unutkanlıkların sayısı da o kadar artmaktadır. Davaya karşı başlangıçtaki ilgi ve dikkat duruşmalar arttıkça azalmaktadır. 

 

Federal Şansölye Angela Merkel NSU kurbanlarının yakınlarına ‘‘NSU-Kompleksi‘‘nin kayıtsız ve tamamıyla aydınlatılacağını bizzat kendisi söz vermişti. Sorumlular, yardımcılar ve yardımcıların yardımcılarının hesap vermeleri gerekmektedir. Olayın üstünün örtülmesine ve gizlenmesine artık izin verilmemelidir. Ciddi sonuçlar çıkartılmadığı takdirde sadece bir soru geriye kalmaktadır. O da: ‘‘NSU-Yapılanması‘‘ ile ilgisi bulunan kişilerden gelecek sefer kim ölecek? sorusudur.

Başbakan Weil, Müslümanların topluma katkılarından memnuniyet duyduklarını ifade etti
Önceki Başbakan Weil, Müslümanların topluma katkılarından memnuniyet duyduklarını ifade etti
Müslümanların Temel Hakları Tartışmaya Açılıyor
Sonraki Müslümanların Temel Hakları Tartışmaya Açılıyor