Bir Kızı Olmalı İnsanın

Bir Kızı Olmalı İnsanın

Şakaklarıma karlar yağdı benim, sen yoktun,
Yüreğime, adını bilmediğim diyarlardan bir ceylan düştü.
Ceylan bakışları celbetti beni, ahu gözleri,
Kokusunu içime çektim, gülzarından…
Cennetten dediler, cennet ehlinden.
Günahsızlık nedir, ben senin masumiyetinde gördüm.

Allahım, nasıl yalvarmalıyım sana, acziyetimi nasıl idrak etmeliyim?
Ki sen alemlerin Rabbi iken, her şeyin Malik’i iken,
Nasıl şükretmeliyim…

Gönlüme gül kokulu bir canan düştü.
Minnacık elleriyle, ruhuma sevdan düştü.
Bakmaya doyamadığım ahu gözlerinden,
Ceylan bakışlı bir yar düştü.
Adını andıkça narıyla yanacağım,
Haneme Rahmet-i Rahman’dan bir Nur düştü….

Yağmurlu bir gecenin karanlığında aradım ben seni. Hani yıldızların aydınlığını seyre dalmış yol alırken, siyah bir bulut yığını sarar ya dünyanı ve sen dona kalırsın bardaktan boşanırcasına yağmaya başlayan yağmur tanelerinin altında… Karanlık geceyi sarmakla kalmaz, artık ruhunuda esir alır ve bilmediğin, tanımadığın o karanlık girdaplarla boğuşmaya başlarsın yeniden. Gün çoktan bitmiş ve devasa dalgalarıyla fırtınaya kapılmışsındır delice… Yağmuru sevmek, seni sevmektir. Ya fırtınaya kapılmak, adı nedir sence!..

Fırtınalı bir günde, o kapkaranlık gecede gitmekte olduğun yönü kaybedersinde bir fener görürsün ya uzaklarda… Ruhunu sarmış karanlık girdaplardan, bedenini hafiften ısıtmaya başlayan taze bir çayın tadına demlenirsin yeniden. İşte ruhumun feneri oldun sen. Onun aydınlığında yolumu buldum ben. Sığınacak tek bir liman ararken, gözlerinin aydınlığında buldum kendimi, halbuki onda yok olmayı düşlerken…

Nasıl beklemeliydim seni, nasıl bir heyecana kapılmalıydım? Karanlıktan aydınlığa ulaşmak gibi mi? Yıllarca hasretiyle yanmış, küle dönmüş bir aşığın maşukuna vuslatı gibi mi? Yavrusunu kaybetmiş bir ceylanın, kendinden vazgeçtiği anda ona kavuşması gibi mi? Bilmediğim karmakarışık duygular içinde bazen heyecanlı, bazen telaşlı. Derken bir ses duyuldu gurbet diyarının yosunlaşmaya yüz tuttuğu sessiz koridorlarında. Simsiyah saçlarınla gülümsedin bana, henüz gözlerini dahi açmaktan acizken bu fani alemde ilk bakışlarını bana celbettin sen. Ben daha inanamamışken varlığına, zira yıllarca beklerken seni, gülücükler saçar oldun o gül yüzünle. Kimse inanmadı bakışlarına, gülüşüne, belkide gönülden seslenişine, tıpkı benim gibi….

Derken günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovaladı arkandan senin. Ben yetişemedim hiç sana, hep hasret kalarak yaşadım o ceylan bakışlarına. Ya gül kokuna, o minnacık ellerine dokunamadım ben yine. Sonra süzülür oldun gözlerimden, sesin bir manaya büründü en derinden. Kelimelerin ilahi bir hikmetin sineme dokunuşu oldu. Hep hazan mevsimini yaşadım ben senden ayrı, tadamadım baharın neşesini, yeşilini ve maviliğini, seninle ve sende.

Hayatın nice zorluklarına inat ve hiç aldırmadan adımlamaya başladın sen hayatı. Bakışların ve gülüşün gibi, adımlarında bana doğruydu senin ilk. Suskundun hep, halbuki o minnacık yüreğinde kopan fırtınaları sadece ben bilirdim. Tıpkı sen gibi, bende ifade edemezdim. Belki cesaretim olmadığından, belki de senden daha aciz kaldığımdan. Hayatın çakıl taşlı yollarında kimi zaman yoldaş oldun bana, kimi zaman sevdam, hatta bazen ben oldun sen. Ta ki ne zaman kendimi kaybetsem, yokluğunda kaybettiğim kendimi varlığında sen gösterdin hep bana. Bazen susarak, bazen ceylan bakışlarınla, bazen de konuşarak.

Hayatın bana söylediği en güzel sözdün sen. Belki de kederli bir aşığın yüreğinden dökülen en güzel şiirdin sen. Rahman'dan gönlüme düşen en güzel dua'mdın sen.

Bazen sana yaranmak ister, bazen en kıymetlisisindir, bazen tek sevdiği ve kendisini tek sevenin sen olmasını diler. Bir gün seni terkedeceğini dahi düşünemezsin, bu yüzden hiç büyümesini dahi istemezsin belki de. Hayaller kurarsın onun için, masumiyetini yitirmiş bu dünyanın onun masumane duygularını yok edeceğini görür ve korkarsın. Ve ümidini yitirmediğin tek kapıya sığınırsın, rahmet-i Rahman'a. Kendin için değil belki de ama, sadece onun için yalvarırsın, dualarına ortak edersin belki de.

Derler ya, "Bir kızı olmalı insanın"…!  Evet bir kızı olmalı insanın tıpkı senin gibi. Ağlaması sen, gülüşü sen, konuşması sen, susması yine sen. Kederi sen, sevinci sen. Huzuru sana dokunuşunda tattığın, "Beni seviyor musun baba" deyişinde yandığın. Ne senin doyabildiğin, ne de sevginle doyurabildiğin.

Evet, bir kızı olmalı insanın... "Seni sevmem" tehditleriyle aslında sana olan bağlılığını ifade eden, senden kopmak istemeyip kendisiyle sürekli ilgilenmeni isteyen, paylaşılmak istenmeyen, onun narında yanmanı dileyen. Gözünden sakındığın, kokusunu duymadan nefes alamadığın, ondan uzakta zamanın geçmek bilmediği ve onunlayken zamanı durdurmayı yeğlediğin.

Evet, bir kızı olmalı insanın… İtiraf edemediği ama, tek kahramanı sen olduğun. Belki de tek aşığı, minnacık yüreğiyle, belki de sadece şimdilik!... Anlarsın sen onu davranışlarından, nazından, konuşmasından. Yüreğinde dağ gibi büyüttüğü sevdasını saklamaya çalışından. Gözlerinden anlarsın ve gülüşünden. Yüreğine ilmek ilmek ördüğün saçlarını her defasında sana taratmasından. Kapıdan içeri girdiğinde o körpecik varlığıyla üzerine atlayışından, sarılmasından.

Evet, bir kızı olmalı insanın… Bakışıyla yüreğini dağlayan, dünyadaki herkesten seni daha fazla seven, hemde bir karşılık beklemeden, vefalı. Sen olduğun için, baba olduğun için belki de. Belki de kızın olduğu için. Sadece seni sevdiği için seven. Söylemesede bildiğin, hissettiğin.

Evet, bir kızı olmalı insanın... Var mıdır dünyada yazılmamış tek bir kelime onu anlatan… Hangi şairin gönlüne düşmemiştir hiç söylenmeyen bir mısra...  Kim anlatabilir seni benden daha fazla. Kim anlayabilir gönül dünyanı benden başka… Nazene kim katlanır, seni senden daha iyi tanır… Bakışlarında kim kaybolur, onun esiri olur…

Evet, bir kızı olmalı insanın... Sadece senin sevdiğin ve hep sevildiğin bir kızı…

Berlin Büyükelçisi Şen, Solingen'deki yangında yaşamını yitirenlerin yakınlarını ziyaret etti
Önceki Berlin Büyükelçisi Şen, Solingen'deki yangında yaşamını yitirenlerin yakınlarını ziyaret etti
Oğul ve Çocuk
Sonraki Oğul ve Çocuk