Avrupa Nefrete Teslim Oluyor!

Avrupa Nefrete Teslim Oluyor!

Avrupa Birliği tarihinin en büyük krizini yaşıyor. Avro krizi, mülteci krizi, artan yabancı düşmanlığı, terör ve yükselişte olan ırkçı sağ partiler gündemi oluştururken Avrupa'nın hangi değerleri temsil edip etmediğinin tartışıldığı bir döneme şahit oluyoruz. 28 AB ülkesinin neredeyse tamamı sorunlara Avrupa çapında çözüm aramaktansa ulusal çözüm yolları aramayı tercih ediyor. 2017 yılı Avrupa Birliği’nin kader yılı olabilir. 

 

Ülkeler arasında dayanışma ve yardımlaşma neredeyse imkansız hale gelmiş durumda. Doğu Avrupa ile batı Avrupa ülkeleri arasında çıkar çatışması gün geçtikçe derinleşirken özellikle mülteci krizinde ülkelerin sergilediği tutum 28 ülke arasındaki fikir ayrışmasının temelini oluşturuyor. Avrupa Birliği daha kendi içinde vatandaşlarının beklentilerine ve sorunlarına siyaset yoluyla çözüm üretemezken, dış politikada nasıl etkin olacağı belirsiz. Böyle bir iddiası olan siyasetçilere sahip mi bu da kuşkulu.

 

En azından Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in mülteci krizinin AB’ye orta ve uzun vadeli etkisini diğer liderlerden çok daha önce kavrayıp harekete geçmiş olması önemliydi. Ancak Merkel için 2017 yılı kolay olmayacak. Almanya siyasetindeki sağa kayma, her ne kadar Merkel istemesede, Hırıstiyan Demokrat Partinin siyasetini etkileyerek sağcı söylemlerin benimsenmesini pekiştirecek. Son Berlin saldırısının doğurduğu siyasi sonuçlara bakıldığında, sağcıların terör olaylarını araçsallaştırarak ırkçı söylemlerini ırkçı politikalara dönüştürdüğünü görmekteyiz. 2017 yılı sadece Almanya için değil, Fransa ve Hollanda içinde kader yılı olacak. Beklendiği gibi Fransa’da Le Pen, Hollanda’da Wilders seçim kazanırsa barış ve umut projesi olarak ortaya çıkan Avrupa Birliği, 60’ncı yıl dönümünde  siyaseten bitkisel hayata girebilir. Avrupa Birliği’nin geleceği için endişelenmemek imkansız.

 

Bu bağlamda  “Avrupa’nın kaderi 2017’de yapılacak olan seçimlerin sonuçlarına göre seyir alacak” ifadesi hiçte abartılı olmaz. Trump’lı ABD, ırkçı liderlerin yönettiği Avrupa Birliği ülkeleri ve Brüksel merkezli vizyonsuz Avrupa Birliği siyaseti. Suriye sorununda bir arpa yolu yol alamayan Avrupalı liderler siyasi ferasetini ortaya koydu. Uluslararası kamuoyunun da AB’nden bir beklentisi kalmadı. 2017 yılı bir çok bilinmezin bir araya geldiği bir yol olacak. 

 

AŞIRI SAĞIN GÜCÜ ORTADA


Almanya’nın Sachsen-Anhalt, Baden-Württemberg ve Rheinland-Pfalz eyaletlerinde yapılan seçim sonuçları Almanya içinde yükselen ırkçılığın ve toplum içerisinde mültecilere karşı büyüyen tepkinin ispatı niteliğinde. Yeni kurulan bir parti olarak Almanya’nın Alternatif Partisi (AfD) Müslüman ve mülteci karşıtlığı üzerinden kendince olağanüstü bir başarı gösterdi ve Saksonya eyaletinde yüzde 24 oy aldı. Diğer eyaletlerde de başarı gösteren parti; Baden-Württemberg eyaletinde yüzde 15 oy alırken Rheinland-Pfalz’da yüzde 12 oy aldı. Merkel AfD’nin yükselişini çözülemeyen mülteci meselesi nedeniyle olduğunu ve protest oyları geri alabilme güçlerinin olduğuna işaret etti. Merkel’in dediği gibi AfD ile CDU arasındaki oy geçişkenliği çok fazla. Son yapılan araştırmaya göre AfD Berlin’de Noel panayırına yapılan saldırı sonrası oylarını %1 yükseltirken Merkel’in partisi %2 yükseltti. Sosyal Demokrat Parti, Yeşiller ve Sol Parti kan kaybederken, sağ partiler oy kazanmaya devam ediyor.

 

Dünyanın güçlü liderlerinden biri olarak Merkel, AfD hareketinin başında bir lider olmamasını şans olarak görüyor olabilir ama diğer Avrupa ülkelerinde Le Pen, Orban, Wilders gibi isimler öne çıkarken Almanların aşırı sağın peşinden gitmek için bir lidere bile ihtiyaç duymaması maalesef aşırı sağın gücünü ortaya koymakta.

 

Evet, AfD’deki lider boşluğundan dolayı oyları geri almak zor olmayabilir.  Merkel gibi güçlü bir liderin bu kadar kolay kaybetmesi beklenemez ama zaman çok dar ve şuan atılacak her adım 2017 yılında yapılacak olan Almanya Genel Seçimlerini dolayısıyla Merkel’in kaderini belirleyecek.

 

TÜRKİYE KARŞITLIĞI ÜZERİNDEN OY AVCILIĞI

 

Merkel’in, mülteci krizinin çözümünde Türkiye ile anlaşma dışında bir seçeneği kalmamıştı ve Merkel özellikle Avrupa’nın geleceğini düşünerek AB-Türkiye Mülteci anlaşması için özveri ve siyasi irade gösterdi. Anlaşma Avrupa Birliği açısından başarılı sonuçlar doğurdu ve yasa dışı göç neredeyse tamamen durduruldu. Avrupa'nın içerisinde bulunduğu bu çıkmazda Türkiye'nin talepleri de açık ve netti. Türkiye bu insani drama başından beri seyirci kalmak istemediğinden iyi niyet göstergesi olarak anlaşmaya taraf oldu. 

 

Türkiye, mülteci krizinin çözümü kapsamında Yunanistan’a yasadışı yollardan giden mültecileri geri almayı ve her mülteci karşılığında AB’nin Türkiye’den bir mülteci almasını önermişti. Türkiye’nin diğer talepleri arasında Haziran ayında Türk vatandaşlarına vize muafiyeti sağlanması, AB üyelik müzakerelerinin hızlandırılması ve mülteciler için kullanılmak üzere 2018 yılına kadar ek 3 milyar Euro daha ödenmesi bulunuyordu. AB üzerine düşen sorumluluğu yapmadı. Ne 3 Milyar ödendi, ne de Türk vatandaşlarına vize serbestisi sağlandı. Tüm bu gelişmeler olurken bir de Avrupa Parlamentosundan müzakere sürecini durdurma kararı çıktı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye ile dayanışma gösteremeyen Avrupalı siyasetçiler neredeyse darbecilerin ve teröristlerin avukatlığına soyundu. 

 

Türkiye ne terörle mücadelesinde, ne darbeci yapıları devlet içerisinden temizleme sürecinde, ne de Suriye konusunda Avrupa’dan dayanışma gördü. Büyük sorulara cevaplar bulduğu iddia edilen Avrupa Birliği Türkiye’yi maalesef yarı yolda bıraktı. Dilerim 2017 yılı AB’nin Türkiye politikası bağlamında bir dönüm noktası oluşturur ve güven tekrar tesis edilir.

Batı Trakya'dan başlayan fırtınalı hayat
Önceki Batı Trakya'dan başlayan fırtınalı hayat
Dünya bir kez daha şokta
Sonraki Dünya bir kez daha şokta